Genel Haberler Ve Duyurular

6rges1arfbfjesdxr8r3.jpg Bu kisima kendi kurumsal yazilar yazabilirsiniz yani duyurular yazacaksiniz index.php duzenleyiniz.

hosting duyurulari

yazi 1 ...

6hfa7cz0h6xm1f4xl9z.jpg ikinci duyuru

bu kisimi duzenlemeniz gerekiyor duzenlemek için index.php

yazi 2 ...

5vsv1uy2vw8o0kkn1a.jpg son duyuru

Bu kisimdan da her hangi bir duyuru veya önemli bir bilgi geçirebilirsiniz.

index.php duzenleyiniz

yazi 3 ...

CUMA YILDIRIM

Malatya Hekimhan Basak Köyü Güncel Haberler Duyurular

BASAK KÖYÜ - YOLAŞAN TV - MALATYA HEKİMHAN BASAK KÖYÜ WEB SİTESİ WWW.YOLASAN.NET - WWW.BASAKLIYIZ.TR.GG

kerbela

  KERBELA



  Sünni Islam disinda ve kendilerini Caferi diye adlandiran Siiler ile Alevi-Bektasiler Imam Hüseyin ve Kerbela sehitleri için yas ayi kabul ettikleri Muharrem ayinda oniki gün oruç tutarlar. Her yil Kurban bayraminin ilk gününden itibarin, üçüncü haftanin son günü baslatilan Islamin bu kesimi için bu oruç, ayni zamanda bir ibadet olarak algilanmaktadir. Imam Hüseyin’in sehit edildigi gün olan orucun sonunda Siiler, zincirlerle döverek, kesici aletlerle yaralayarak kendikendilerine iskence ederler. Bu sekilde iztirap çekerek, Imam Hüseyin’in o korkunç ve dayanilmaz acilarina ortak olduklarina inanirlar. Alevilerde ise hiç su içmedikleri Muharrem orucu, onikinci gün asure çorbasinin pisirilip dagitilmasiyla son bulur. O gece Cem yapilir ve Kerbela olayini anlatan, saz esliginde özel makamla okunan Mersiyeler (agitlar) söylenir ; sehitler için aglar, gözyasi dökerler ve Yezid’e lanet okurlar Cem’e katilmis olan canlar.


Yine Alevi-Bektasilerin Muharrem disinda da Görgü Cemleri, ‘Cem Birleme’ adini verdikleri törende, su ya da serbet dagitilirken, Imam Hüseyin ve Kerbela sehitlerini anan övgü ve sevgi nefesleri söylenerek (tevella), Yezit ve Muaviye’ye lanetler (teberra)okunarak sona erdirilir. Asagidaki yazi, Islam tarihinde korkunç ve dengesiz bir siyasal olay olan Kerbela kirimi ve Imam Hasan ile Hüseyin üzerinde yapilan farkli yorum ve degerlendirmelere nesnel bakis açisindan bir yaklasimdir: A) Hasan ve Muaviye Anlasmasi Üzerine Ali harici Ibni Mülcem tarafindan sehit edildiginde (661) ikinci imam Hasan otuz yedi yasinda bulunuyordu.

El müctaba ‘seçkin,seçilmis’ sifatini tasiyan Hasan’in Muaviye’ye boyun egmesi ve onu Islam halifesi olarak kabullenmesi iki türlü degerlendirilmektedir: Birinci degerlendirmede Hasan acimasizca elestirilerek halifeligi savassiz Muaviye’ye teslim ettigi için onunla alay edilmis. Batili ve tarafsiz (!) görünen tarihçiler tarafindan, kadinlara asiri düskün, öngörüsüz, iktidarsiz, lüks ve rahat yasam isteyen biri olarak betimlenmistir. Hatta J. Wellhausen, “Hasan, hak ve hukukunu serefsizce satmistir” diyerek hakarete kadar vardirmistir.( Julius Wellhausen, Çev. Fikret Isiltan, Islamiyetin Ilk Devrinde Dini-Siyasi Muhalefet Partileri, Ankara-1989, s. 157) Avrupa merkezci idealist tarihçiler, Imam Hasan’i alçaklik ve korkaklikla suçlamis; Emevi ve Harici yandasi, daha sonralari Abbasi dönemi Sünni tarihçi yazar ve sairlerin anlattiklarini temel almislardir.

Sii tarihçi ve yazarlar ise bu degerlendirmeyi asla kabul etmezler. Onlar, Küfeli Siiler ve orada bulunan ordunun basindaki Ali’nin Medineli ve Mekkeli dostlari tarafindan seçilen Hasan’in halifelikten çekilmesini, alçakça bir zayiflik ve korkaklik degil, tersine gerçekçi ve sefkat-merhamet dolu bir olay olarak gösteriyorlar. Yaklasik 40 bin kisilik ordunun basinda, babasinin öcünü almak için Haricileri takibeden Hasan, Muaviye’nin basinda bulundugu Suriye ordusuyla karsilasti. Kendisine haber gönderip müzakere isteyen Muaviye, öbür yandan Küfeliler arasina soktugu gizli adamlariyla yaydigi yalan haberler ve dagittigi rüsvet Hasan’in ordusunu parçaladi. Çesitli kabilelerden olusan birlikler uyusmazliga düstü ve Hasan’i yüzüstü biraktilar.

Bir kismi ona baskaldirdi, bir kismi Muaviye ordusuna katildi.Hatta Hasan’nin çadirini yagmalamaya giristiler. Dolayisiyla Hasan yaninda kalan bir avuç yandasi ve yakinlarinin kani dökülmesin diye halifelikten vazgeçip Medine’ye çekildi. (Moojan Momen, An Introduction to Shi’i Islam, Yale University Press-1985, s.26-27) Elbette ki Hasan, ne bir korkak ve alçak ve ne de onursuzca hukukunu satmistir. Ancak Imam Hasan, Siffin savasinda kaybetmek üzere oldugu anda durumu lehine çevirebilen kurnaz bir politikaci, hem silah hem de ekonomik zenginligi elinde bulunduran egemen siniflarin temsilcisi Muaviye tarafindan aninda tuzaga düsürülecek kadar zayif ve deneyimsizdi. Ali, Muaviye ve Amr ibn ül As’in hileleriyle, yendigi halde yenilmis sayildigi sözü edilen savasin hemen arkasindan, toparlanamadan Muaviye’nin üzerine gitmesi gerekirken, arkadan vurmamalari için kendisini terkeden Hariciler’e yüklenmis ve onlarini büyük bir kismini Nehrivan’da kiliçtan geçirmisti.

Birkaç yil bekledikten, yani Küfe’yi Halifelik merkezi olarak hazirladiktan sonra bunu yapmasi Muaviye’yi daha da güçlendirmis, hatta bu arada ayni hilekar siyasetiyle Misir eyaletini de ele geçirmisti. Hasan’in durum degerlendirmesi yapmadan, gücünü ve ordusunun sadakatini tam anlamadan, asil düsmanini gözden kaçirarak, salt babasinin öcünü almak için Haricilerin üzerine gitmesi dogru degildi belki. Çevresinin etkisiyle Hasan’in bu aceleciligi, Muaviye’nin çok isine yaradi. Muaviye Küfe’deki Halifelik yönetim çevresindeki siniflarin tereddütlerini ve Hasan’in asil, bir toplumsal ihtilalle babasini halife yapmis olan asagi siniflardan halklarla, yani Sabailerle iliskilerinin kopuklugunu gördü. Çikar gruplarini rahatlikla satin aldi. Müzakereler sirasinda Hasan’a, kendi durumlarinin tipki Ebubekir ile Ali arasindaki halifelik anlasmazligina benzedigi haberini göndermisti. Ebubekiri tutan kabile seflerinin çoklugu yaninda, yönetime daha layik olsa bile Ali’nin zayif olusu, onu evine kapanmaya zorunlu kilmisti. Hasan’in böyle yapmak zorunda oldugunu açik açik söylüyordu.

Iste Hasan, Muaviye’nin bu degerlendirmesinin dogrulugunu görerek, babasi gibi evine ve inancina siginmak zorunda kalmistir. 17.yüzyilda yasamis, 4. Imam Zeynelabidin’in oglu Zeyd soyundan gelen Senirkentli Veli Baba, Menakibname’sinde anlasmayi dönemin türkçesiyle söyle anlatmaktadir: “Hz. Murtaza’nin sehadetinden sonra bivefa Küfi’lerin (vefasiz Küfelilerin) tesvikiyle Sam üzerine ordu çekmis ise de, Anbar nahiyesinde Sam askeri karsiladigindan ve zati alisi bu yolda sefk-i dem (kan dökmek) istemediginden Muaviye ile bes sart üzerine, Muaviye’nin teklifi vecihle hicretin kirkbirinci senesinde (M.661) hakk-i hilafetini ana terketmis.

Ve ol sartlardan evvelkisi sart: Hz. Ali K.V.ye la’n ve setim (lanet ve küfür) olunmaya. Ikincisi: Imam Hüseyn Muaviye’ye tebaiyyet itmeye ve biat teklifinden muaf tutula. Üçüncüsü: Sam valisi Muaviye yerine kimseyi kaimmekam kilmayub (yerine kimseyi tayin etmeyip), andan sonra Imam Hasan Halife-i Resulullah ola. Hz. Ali taraflisi olan bazi rical (ileri gelenler) incitilmeye ve hapishanede ise koyverile. Besincisi: Her sene Imam Hasan Basra’dan ikiyüz bin gurus ala ( Kurus, gümüs dirhem karsiligi olabilir! I.K.) Zira Sah-i vilayet (Hz.Ali) sehid oldu. Yirmi iki evlad ve dört nisa’ye (kadina) sekizyüz gurusluk mali kaldi. Bu sebebten Evlad-i Ali cümlesi fakiyr idiler.

Lakin Muaviye bes sartin dördünü kabul ittim. Besincisi La’ni Ali ve sebbi Ali (Ali’ye lanet ve küfür) olmamak kabil degildir. Meger ki Imam Hasan kangi camide bulunur ise, o camide sebb ve la’ni Ali olunmasin, baska olmak mümkün degildir, didi. Hah-i nahah (ister istemez) tarafeynden kabul ittiler. Badehu (bunun üzerine) dairesi halkiyla (Hasan) Medine-i Münevvera’ye giderek kuse-i inzivaya çekilmis idi.” (Veli Baba Menekibname’si, Haz. Doç.Dr. Bedri Noyan, Istanbul-1993, s.82) Hasan’in ne denli yalniz kalmis oldugu, bu kosullarin ileri sürülmesi ve kabul edilmesinden anlasilmaktadir. Sorumlulugunu yüklendigi ailesini açliga tutsak kilmamak için, babasina cami mimberlerinden küfredilmesini bile sineye çekmistir Hasan. Kuskusuz sadece Hasan tarafindan degil, ailecek kabul edilmistir bu onur kirici kosullar. Çünkü Ali ailesinin baska kurtulus yolu yoktu. Ancak Hasan aile içinde seçilmis ikinci Imam olarak barisçil (pasifist) siyasetini ölümüne kadar sürdürmek zorunda degildi. Eger Hasan Muaviye ile savasa girseydi, Kerbala olayiyla Hüseyin’in tasidigi büyük tarihsel onur onun olurdu. Ama Alis oyu, ehlibeyt soyu tümüyle yokolurdu. Çok hirsli ve kindar bir düsman olan Sufyan oglu Muaviye, Hasan ve yanindakileri öldürmekle kalmaz, Medine’ye ve Mekke de saldirir tüm Hasimi sülalesinin sonunu getirirdi. Ali Muaviye için, “sen ve baban istemiyerek ikiyüzlülükle Islam’a katildiniz.

Peygamberin vefatiyla da eskiye döndünüz cehaletiniz bitimsiz”, dememis miydi? Cehalet devrinin büyük kin ve düsmanligi bitimsiz sürüp gidecektir. Muaviye’nin, yapilan anlasmada Hasan’a, halifelikten vazgeçmesi kosuluyla çok cömert davrandigi görülüyor. Hasan ve yandaslarina genel af dahil, ailesinin Medine’de rahatça yasamasi için yüklü bir mali kaynak saglamisti. Bazi kayitlara göre ise, daha ileride Muaviye’nin ölümü üzerine halifeligin Hasan’a devredilecegi kosulu bile vardi. Yapilacak olan bir savasin kendisine daha pahaliya malolacagini bilen Muaviye bunlara seve seve razi görünecekti. Halifelige iliskin madde anlasmada gerçekten varolmaliydi ki, Hasan buna inanmis ve 8 yil boyunca Medine’de, kendisine gelip Muaviye’ye baskaldirdigi takdirde, destekleyeceklerini söyleyen heyetlerin önerilerini reddetmistir. Hiç kuskusuz Hasan’i ve kardesi Hüseyin’i ayaklanmaya zorlayan, Ali’nin ölmedigini ve onun tanrisal özünün simdi kendilerinde tecelli ettigini inandiklari için bölük bölük onlara kosan Sabailerdi. Ayrica Sii olduklari için Muaviye’nin valileri araciligiyla Ali’ye küfrettirerek agir baski altinda tuttugu Küfe kayniyordu. M. Momen, “Muaviye Imparatorluk üzerinde öyle bir kuvvetli pençe geçirmisti ki, herhangibir baskaldiri basarisizliga ugrardi.

Üstelik Hasan söz vermis ve bir anlasma imzalamisti.”diyerek, Hasan’in ayaklanmamasina gerekçeler siraliyor.(Agy.s.28) Bizce Hasan bir isyani yönetmeye kendini yetkin göremedigi için barisçil siyaset izlemek zorunlugu hissetmisti. Zaten yapamazdi. Medine’de, anlasma uyarinca Basra’dan gelen ekonomik yardimi kabul ettigi için bir çesit gözalti yasiyordu. 661 ile 680 tarihleri arasindaki bu dönem, politikaya karismamak kosuluyla verilen bu yardim, onlar için dogrusu bir zül idi. 19 yil Ali ailesi bir ekonomik gözalti olan bu ayibi yasadi. Hasan hep Muaviyen’nin de anlasmaya uyacagina inanmak istiyordu. Elbette ki uymadi ve 669 yilinda, henüz kirkalti yasinda bulunan Hasan’i öldürttü. Büyük olasilikla Muaviye, Hasan’in artik isyancilardan etkilenmeye basladigi ve harekete geçeceginden kuskulandigi için onu zehirleterek ortadan kaldirmisti.

Hasan’dan sonra imam olarak Ali ailesinin basina getirilen Hüseyin’in on yillik Medine yasami da farkli geçmedi. Hasan’in öldürülmesi Ali ailesini iyice sindirmisti. Muaviye yasadigi sürece onlari bu anlasmaya uymaya zorladi ve gözalti sürdü. Oysa Küfe’de Hasan’nin ölümünden iki yil sonra (671) Hucr Ibn Adi al Kindi isyani patlak vermisti. Muaviye, camilerde minberden Ali’yi lanetlemeyi bir siyaset kurumu haline getirmisti.(1) Bu siyasete bilinen ilk tepki Hucr Ibn Adi baskanliginda bir avuç Küfeli Sii’den geldi. Al Kindi kabilesine mensup Hucr Ibn Adi, Siffin savasi dahil diger birçok siyasi olaylarda Ali’nin yaninda bulunmus ve onun tarafindan yetistirilmisti. 671’de Muaviye yönetimine karsi baskaldirdi. J. Wellhausen, Ebu Mihnef ve Taberi’den kaynaklanarak olayi çok genis biçimde ayrintilamaktadir. (Agy.s.91-98) Isyan kolayca bastirildi ve Hucr, alti arkadasiyla birlikte Sam’a götürülerek Muaviye tarafindan idam edildi. Bu yediler, Siiler tarafindan ilk sehitler olarak kutsanir ve saygi görürler. (M.Momen, agy.s.28) B) Hüseyin ve Kerbela Olayi: Siilik Ortodoks Islam Olarak Tarihte Yerini Aliyor Bize göre bu Hucr ve arkadaslari yediler, ortodoks Sii degil, Sabai idiler. Çünkü canlarini ugrunda hiç çekinmeden verecek kadar Ali’yi taparcasina seviyor ve ona bagliydilar. Kutsadiklari varligin lanetlenmesine dayanamamis isyan etmislerdi.

Muaviye onlara, Ali’yi inkar ettikleri takdirde canlarinin bagislanacagini söyledigi halde, sevgi ve bagliliklarindan asla ödün vermediler. Muaviye’nin yandasi olan Ayse’nin bile kizip karsi tavir aldigi bu olaya Hüseyin ve Ali ailesinin davranisi yahut haberli olup olmadiklari hakkinda bir bilgi yoktur. 70-80 sonra, Hucr’ün mensup oldugu Al Kinda kabilesinden Banu Kinda’nin güçlü partisi, Sabailigin devami ve daha gelismis kolu olan Mansurilerle birlikte halife Abdülmelik’e baskaldirmistir. Bastan Hucr’ün arkasindan gitmekten çekinen kabile üyeleri, Sükun’lu Malik b. Hübeyre’nin hapse atilmis diger bazi isyancilari parayla da olsa kurtarmasindan sonra birlikte harekete katildilar. Ziyad tarafindan Sam’a götürülmüs olan Hucr ve arkadaslarini kurtarmak için silaha sarilarak yürüyüse geçtiler. Malik’in basinda bulundugu kuvvet Sam’a yaklastiginda, Hucr ve arkadaslarinin idam edildikleri haberi gelmisti.

Onlari serbest birakmasi için Muaviye’ye ricaci göndermis olan Malik b. Hübeyre çok öfkelenmis saldiriya hazirlaniyordu. Siyaset kurnazi Muaviye onlari silahla karsilayarak, isyanin büyüyüp genislemesine meydan vermedi. Onlari parayla karsiladi. Muaviye’nin 100 bin dirhem (gümüs) göndererek Malik’in öfkesini yatistirdigi ve kendisinin hakliligina onu inandirdigini ögreniyoruz. Açikça görüldügü gibi Muaviye Sükun kabilesi baskani Malik b. Hubeyre’yi 100 bin dirheme satin almis ve isyani bastirmisti. Bu olay, kabile aristokrasisinin inanç degil çikarlar dogrultusunda hareket ettiklerinin en belirgin örnegidir. Iste Hüseyin’i Küfe’ye çagirip, halife olarak baslarina geçirmek isteyenler de toplumun bu kesimiydi. Muaviye 680 yilinda öldü. Sii yazarlara göre, sözde ölüm döseginde aci bir vicdan azabiyla kivranip durmus. Yaptiklarindan dolayi ufak bir vicdan azabi duyan adam, ölmeden önce oglu Yezid’i halef olarak atayip zorba bir hanedan yaratmazdi.


Medine valisi Velid b. Akab, Imam Hüseyin’i Yezid’e biat etmege zorlayinca Mekke’ye göçetmisti. M. Momen: “Islam yasalariyla alay eden bir sarhos olan Yezid’in halifelik makamina oturmasi namussuzca bir tecavüz, bir gasipti. Küfe’de halk bir kere daha kaynasmaya basladi. Artik Medine’ye Hüseyin’i Küfe’ye gelmeye ve kendilerine liderlik yapmaya zorlayan mektuplar ve haberler geliyordu”diye yaziyor.(Agy.s.28) Çagiran Küfe’nin nüfus çogunlugunu olusturan kozmopolit halki mi? J. Wellhausen’in açikladigi gibi, Küfeliler ondan yanlarina gelmesini ve baslarina geçerek Emevi egemenligine karsi ayaklanmasini istediler. Hüseyin’e mektup yazanlar her kabileden nüfuz ve itibar sahibi kimselerdi. Ayrica sayica ve nüfuzca önde gelen Yemenliler de bulunmaktaydi. Kisacasi kentin yerli zenginleriyle, Küfe’ye yerlesip varlik sahibi olmus yabanci kabilelerin baslariydi. 1) Hüseyin Müslim Akil’i Küfe’ye Gönderiyor Hüseyin Küfe’den gelen çagrilari degerlendirmek istedi. Yezid’in valileri, hangi sehirde oturursa otursun ona boyun egmege zorlayacaklardi.

Onun için Küfe’ye gitmeye ve orada sansini denemeye karar verdi. Baska çikar yolu da yoktu. Ondokuz yildan beri Medine’de yasadigi ekonomik gözalti Ali ailesini giderek yozlasmaya itmisti. Zaten Medine zevk, eglence ve mizah merkezi halini almis; buradaki Hasimiler siyasetten ve savaslardan uzak, Peygamberin kabilesinden olma ayricaliginin zevkini çikariyorlardi. Imam Hüseyin bu yozlasmayi ve kendi ailesinin prestijinin azaldigini görüyor üzülüyordu. Küfe’de istediklerini bulamazsa, büyük olasilikla Yezdicerd’in kizi olan karisi Sehriban’in ülkesi Iran’a geçip, oraya yerlesmeyi düsünüyordu. Hüseyin, Mekke’den hareket etmeden önce amcasinin oglu Müslim Akil’i gizlice Küfe’ye gönderdi ve ondan haber beklemeye basladi. Anlastiklari üzere Müslim önce Sakif kabilesinden, bes yil sonra Hüseyin ve Ali ailesinin öcünü almak için Kaysaniya adiyla büyük Sabai-Alevi hareketini baslatacak olan Muhtar b. Ubeyd’in evine indi. Bu gösteriyor ki, Hüseyin Küfeli ortodoks Siilerden çok Ehlibeyti kutsallastiran Sabai akimi yandaslarina güveniyordu. Ancak Küfeli soylular Müslim Akil’i oradan alip, Murad kabilesinin önde gelen zenginlerinden Hani b. Urve’nin evine yerlestirdiler.

Çok dikkatli ve gizli propaganda toplantilariyla, bir ay içinde yirmi bine yakin Küfeli Sii Hüseyin’e biad yeminiyle ihtilal ordusuna kayit yaptirdi. Elbetteki bunlari Sam’daki halife Yezid’in kulagina ulastirmislardi casuslari. Yezid’in ilk isi, ilimli ve harekete gözyuman Küfe valisi Numan b. Besir’i görevden alip, Basra valisi Ubeydullah b. Ziyad’i onun yerine geçirmek oldu. Ubeydullah daha Basra’dayken Hüseyin’in hedefi hakkinda genis bilgi edinerek gelmisti Küfe’ye. Buna karsilik, “evinde yabanci saklayan ya da yabanci görüp de haber vermeyen çarmiha gerilecektir” tehdidi ise yaramamis, Müslim Akil’in saklandigi ev ihbar edilmemisti. Sonunda Makil adinda bir azatliyla 3000 dirhem vererek, onu Partiye bagislamak kandirmacasiyla taninmis bir Siinin evine sokmayi basardi. Müslim’e ulasan Makil, Hüseyin’e biad ederek onun güvenini kazanip aralarina girdi. Böylece Hani B. Urve’nin evinde olup biten herseyi günü gününe vali Ubeydullah bin Ziyad’a bildirdi. Herseyi ögrenen vali, Hani b. Urve’yi konagina çagirip , Sii esrafin önünde dövdü hakaret etti.

Sonra idam edip Kasaplar pazarinda meydana astirdi. Ne kendi kabilesi ve ne de diger Siiler onu kurtarma girisiminde bulunmadi. Ayrica gelisigüzel birkaç kisi daha yakalanip kendi kabilelerinin oturdugu mahallelerde astirildi. Ertesi gün Müslim Akil yaninda bulabildigi taraftarlariyla pazar yerinde toplandi, sözde valiye baskaldiracak, vurusacaklardi. Bunu duyan Ubeydullah yanlarina geldi. Kendisiyle birlikte sadece otuz silahli muhafiz vardi. Ayrica parayla satin aldigi en itibarli Küfe Siileri esrafindan yirmi kisi de yaninda bulunuyordu. Ubeydullah’in yerine, bizzat bunlar isyancilari dagilmalari için uyardilar. Müslim Akil’i tek basina birakip dagildilar. Sokaklarda siginacak ev arayan Müslim’i, al Kinde kabilesinden dul bir yasli kadin içeri aldi. Ama kadinin oglu korkusundan kabile baskanina, o da valiye bildirince Müslim Akil yakalandi ve vali Ubeydullah tarafindan idam edildi. Böylelikle Küfeli ortodoks Siiler bir kere daha Ali ailesine ihanet ettiler.

Bu kez, biraz Ubeydullah’in kilicinin korkusundan, ama daha çok parasina tamah ederek ihaneti gerçeklestirdiler. 2) Hüseyin Bir Daha Dönmemek Üzere Mekke’yi Terkediyor Kayitlara göre Imam Hüseyin Küfe’ye gelmek üzere Mekke’den ayrildigi gün (10 Eylül 680) Müslim Akil öldürülmüstü. Hüseyin’in Mekke’den ayrilmasina basindan gittigi için, en çok sevinen vali Ibn Zübeyr oldu. En yakin akrabalarindan Abdullah b. Cafer’in ogullari kadinari ve çoçuklariyla birlikte, 54 yasinda bulunan Hüseyin’le yola çiktilar. Abbasogullarindan kimse katilmadi. Sadece elli silahli vardi yaninda. Gerisi kadin ve çocuklardan olusuyordu. Hüseyin Tanim’de, Sam’a giden bir kervani ele geçirdi. Çünkü develere ihtiyaci vardi. Bundan sonra Küfe yolunu tutarak Zat, Irk, Vadi Zürrumme’den geçerek Hacir, Zerud ve Salebiye üzerinden Zübale’ye ulasti. Burada Hac ziyaretinden dönen birkaç Küfeli de ona katildi. Hüseyin çagri mektuplari ve imzali biat yeminleri yaninda bulundugu için, düslerinde Küfe’de sadik Siilerle (!) yükseltecegi büyük isyan hareketini yasiyordu.

Hüseyin Salebiye’de Müslim’in acikli öyküsünü ögrendi. Küfeli Ebu Mihnef’ten kaynaklanan J. Welhausen “bu haber üzerine, eger öldürülen Müslim’in, kendilerine intikam hakki ve görevi düsen erkek kardesleri razi olsalardi, Hüseyin seve seve geri dönecekti.”diyor.(Agy.s.104) Bizce Hüseyin, yukaridaki açikladigimiz nedenlerden ötürü Medine’den de, Mekke’den de bir daha geri dönmemek üzere ayrilmisti. Küfe valisi Hüseyin’in yola çiktigini çoktan ögrenmis ve onu Küfe’ye sokmadan ortadan kaldirmak yollarini ariyordu. Çünkü Sam’daki halife Yezid’in kesin emriydi bu. Veli Baba Menakibnamesi’ nde “Muaviye ölürken oglu Yezid’e vasiyet idip, ‘ben Ali ile Hasan’in isini bitürdüm, cümle memaliki sana biat ittirdüm. Imam Hüseyin’in isini de sen bitür.’diye vasiyyet eyledi”demektedir. (Veli Baba, agy.s.81) Yezid de halifeligini elinden kaçirmamak için, acimasizca bu vasiyeti yerine getirmistir. Ubeydulah b. Ziyad, önce Kadisiye’den Tamimli Hür b. Yezid’in kumandasinda bin kisilik öncü birlik gönderdi. Ama asil, basinda Muhammed’in sahabelerinden Sad b. Ebu Vakkas’in oglu Ömer’in bulundugu 4000 kisilik kuvvet, Kerbala yakinlarinda bekliyordu. Bu kumandana Yezid, Rey valiligi sözü vermisti.

Hüseyin’e boyun egdirdigi takdirde hemen gönderecekti. Hür b. Yezid, Küfe valisi Ubeydullah’tan, Hüseyin’e dinlenme olanagi kullanmasi ve onun bir kalede veya su kenarinda konaklamasina izin vermemesi buyrugunu almisti. Kendisini hemen arkasindan izleyen bu öncü birlik yüzünden ne Ninive ne de Gadiriye ve Sefiye’de konaklayabildi. Hüseyin’i bir dost görünüsü altinda herhangibir saldirida bulunmadan öylesine yakindan izliyorlardi ki, arkasinda namaza duruyor. Hatta Hüseyin’in susayan askerlere kendi sularindan verdigi bile anlatilmaktadir. Her firsatta Ali ailesini ve yandaslarini elestiren, sikça kusur bulan, onlara karsi düsmanca tavir koyan Julius Wellhausen, dönemin siyasi olaylarina her nedense Emevi hayranligi içinde bakmaktadir.

Burada da “Hüseyin, Hür’ün emrindeki birkaç atliya saldirmasi için yapilan teklife uymadi; savasi baslatan kisi olmak istemiyordu” (Agy.s.106) diyor. Koca bir birlik, bir silahli müfrezeydi bu, birkaç atli degildi ki! Hüseyin’in, Küfe’ye yaklasmasini önlemek için, bin kisilik bir askeri müfrezenin genç kumandani Tamimli Hür’e ( to al-Hurr at-Tamimi, the young commander of a military detachment numbering one thousand, to intercept Husayn’s party as it approached Kufa: M. Momen, agy.s.29), elli kisilik silahli adamiyla saldirmasi bir kurtulus mu olacakti? Tersine kurdugu dostluk ve gösterdigi sevgi, Hür b. Yezid’in tek basina da olsa, daha sonra Hüseyin’in yanina geçmesini saglamistir. Onun ugruna sehit olmustur. 3) Imam Hüseyin Kerbela Çölünde Ölümüne Direniyor Hüseyin sonunda Firat’a uzak olmayan susuz bir alanda, ‘kisir, çorak’ anlamina gelen Akr köyüne yakin bir yerde konaklamaya zorlandi. Ömer b. Sad, Hazar Denizi kiyilarinda ayaklanmis Daylemlileri bastirmak için Küfelilerden olusturdugu 4 bin kisilik ordusuyla, aldigi emir üzerine Hüseyin ve adamlarini kusatti. Görüldügü gibi Hüseyin’i çagirip baslarina geçmesini isteyen, biat yemini imzalayan Küfe’nin saygin kisileri, simdi Ömer b. Sad’in kumandasinda düsman olarak karsisinda bulunuyorlardi. Ali ailesini sevdiklerini ve onlarin Siasi (yandasi) olduklarini ileri sürenler, inançlari ugrunda savasa girmemisler.

Ama Ömer b. Sad’la Cihad’a, yani fetih savaslarina katilmaktan çekinmemislerdi. Çünkü bu savaslarin ardinda ganimet vardi, mal, para, toprak kazançlari vardi. Öyle korkuyla yada zorlanarak filan katilmis degillerdi bu orduya... Ömer b. Sad, Hüseyin’e buraya niçin geldigini sordurdugu zaman, o da kendisinin yaninda bulunan Küfelilerin davet mektuplarini çikarip göstermisti. Ama simdi artik burada kalmasina bir gerekçe bulunmadigini, çekilip gitmesi için izin verilmesini istedi. Taberi’nin Duhni’den rivayetine göre Hüseyin, Medine’ye geri dönmek yada sinir boylarinda kafirlere karsi savasmak veyahut da Sam’a Yezid’in yanina gönderilmek istiyordu. Ama yine Taberi Tarihi’nde, Abu Mihnef’in ‘Hüseyin bunlardan hiçbirini istemedigi, yerinden ayrilmak niyetinde olmadigi’ görüsüne de yer verilir. (J.Welhausen, agy. s.107) Bizce Ömer b. Sad ile istisareleri sirasinda, Hüseyin gerçekten sinir boylarina gitmek istegi göstermis olmalidir. Çünkü buradan onun, Iran’a geçmek ve oralarda güçlenerek ve herseyi talan edilmis, topraklari ellerinden alinarak kendi topraklarinda kölelestirilmis arap olmayan halklarin basinda bir ihtilal yapma niyeti sezilebilir.

O topraklara gitmek için de Ömer b. Sad’in ordusuna katilarak olmasa bile, korumasi altinda Irak’tan çikmasi gerekiyordu. Ömer için böyle bir durumda, Küflelileri bu kez gerçekten Hüseyin’e kaptirilacagi korkusu sarmis olmalidir. Hemen arkasindan Ömer b. Sad, Ubeydullah’la görüsmüs. Ondan Hüseyin’in, Yezid’in halifeligini kabul etmeyip, ona biat etmedigi takdirde, bir yere birakilmamasi ve zor kullanmasi buyrugunu almisti. Ayrica, eger bunu yapamayacaksa, ordunun kumandasini derhal, buyrugu getiren Kays kabilesinden Simr b. Zi Cevsen’e devretmesini istiyordu Küfe valisi Ubeydullah. Belliki, babasi Sad b. Vakkas Islam Peygamberinin sahabelerinden ve Ali’nin yakin dostlarindan olmasi dolayisiyla Ömer’e fazla güvenmiyordu. Ömer b.Sad, basindaki orduyu yönlendirip Hüseyin’in tarafina geçseydi, tarihin seyri degisebilirdi. Hemen Küfeyi alip, Hüseyin adina yükseltecegi büyük bir Sii isyaniyla iktidara yürüyebilirdi. Ömer b. Sad, Rey valiliginin elinden gidecegi telasi içerisinde, ayni günün gecesi boyunca saldiri hazirliklari yapti. Firat tarafindan sarilarak, suyun önünü kestiler.

Hüseyin Yezid’e biat etmeyecegini kesin bir dille söylemisti. Daha sonra kampinda bulunan yakinlarina, Yezid’in istediginin kendisi oldugunu, isteyen herkesin gidebilecegini içtenlikle açiklamasina ragmen, kimse onu terketmedi. Tek basina da kalsa sehit oluncaya kadar savasacakti. Düsmanlar çadirlarinin önündeydi, karsilikli konusmalar yapiliyordu. Hüseyin’le birlikte ailesinden 18 ve yandaslarindan 54 kisi olmak üzere savasabilecek 72 kisi vardi. Gerisi kadinlar ve çocuklardan olusuyordu. Kampin suyu ve yiyecegi tükenmisti. Ertesi gün, 10 Muharrem Çarsamba günü (10 Ekim 680) safakla birlikte saldiri basladi. Bu karsilikli iki gücün vurusmasi degil, bir imha savasiydi, bir soyun kirimiydi. Bir yanda 5 bine yakin Sam halifesi Yezid’in ordusu, öbür yanda 72 savasçi. Tarihin o ana kadar esi görülmemis dengesizlikte ve kural tanimayan bir çarpismasiydi. Ortaçag savaslarinda mertlik ve yigitlik baskuraldi. Ama Kerbela’da tam anlamiyla kahpelik, döneklik, satilmislik ve acimasizlik yasanmis.

Din, ahlak ve insanlik kurallarini tamamiyla disina çikilmis. Kisisel hirslar, bencillik ve çikarlar önde tutulmustur. Hüseyin’in akrabalari ve sadik adamlarinin hepsi de yigitçe dövüserek düstüler. Bazilari omuzlarina kirbalari, tulumlari takip Firat’tan su almak için Ömer b.Sad’in saflarini yararak, bazilari tek basina 15-20 kisiyle birden çarpisarak sehit oldular. Bu çogu Küfeli Sii askerleri öylesine mal ganimet ve para hirsiyla donatmislardi ki, bir an önce bu bir avuç Kerbala mazlumunu ezip, Desteba’da Daylemliler üzerine cihad için yola çikma acelesi içinndeydiler. Islam dinini yayma adina kutsal cihadi düsünenler, Islam Peygamberinin torununu katletmenin inanç ve ahlaki sorumlulugunu akillarindan bile geçirmediler. Askerlerden kumandanlara ve valisine kadar hepsinin vicdanlari körelmis, insanliklarini unutmus, çikar ve makamlarinin tutsagi olmuslardi.

Içlerinde insanligini animsayan tek kisi Tamim kabilesinden Hür b. Yezid oldu. Yezid ordusunun öncü müfrezesi genç kumandani Hür tek basina Hüseyin’in tarafina geçti ve yigitçe vurusarak sehit oldu.(2) Hüseyin’in üvey kardeslerinden Abbas su kirbasi omuzunda, yalin kiliç saflari yararak irmaga ulasan tek savasçi olmustu. Çadirdaki kadin ve çocuklarin “suuu, su!”diye inlemeleri, son kalan savasçi erkek olarak onu öylesini etkileyip güçlendirmisti ki, yardigi saflardaki yüzlerce kisi engel olamamis suya ulasmisti. Kirbayi doldurup atti omuzuna ve yine daldi saflarin arasina. Vurusmaktan gücü kesilmek üzereydi. Korkularindan yanina yaklasamayan Yezid askerlerinden birkaçi gücünün kesildiginin farkina vararak, arkadan önden saldirip, iki kolunu birden omuzlarindan budadilar. Kirbayi disleriyle tutarak çadira yetistirmeye çabaliyordu. Üzerine oklar yagmaya basladi.

Kirbayi delip suyu topraga akittilar ve Abbas’in vücudunu delik desik ettiler. Buna ragmen sag kalan tek yetiskin erkek olan Hüseyin, çadirda inleyen birbuçuk yasindaki oglunu alip kollariyla havaya kaldirarak ona olsun acimalarini, bir damla su vermelerini istedi. Bazi kayitlara göre, Hüseyin çocugunu havaya kaldirirken, Sad Ibn Vakkas’in oglu Ömer onu gördü. Yaninda duran keskin nisancilarindan Harmele’ye “Harmele, Hüseyin’e bir cevap ver!” demesiyle, zalim okçu Hüseyin’in herkesin görmesi için elinde yükselttigi masumun bogazina nisan alip bir ok gönderdi. Çocugunu, babasinin elinde sehit etti. (M. Tevfik Oytan, Bektasiligin Içyüzü Cilt 1, Istanbul-1960, s.246) Askerler giderek çemberi daraltmaya ve kadinlarin ve çocuklarin bulundugu çadira dogru yaklasmaya baslamislardi.

Hüseyin kiliç ve kalkaninin alip son gücüyle saldirdi. Birçogunu tepeledikten sonra aldigi 33 kiliç yarasi ve 34 darbeyle onu yere yiktilar. Kimsenin kafasini kesmege cesaret edemedigini gören Simr, hemen kilicini çekip Hüseyinin kafasini gövdesinden ayirdi. Askerler gerek Hüseyin’in bassiz bedenini ve gerekse çadirdaki karisi, kizi ve yakinlarinin karisi çocuklarini soyup yagmaladilar, çirilçiplak biraktilar. Hüseyin’in kesik basini alan Simr, hasta oldugundan savasa katilamiyan Hüseyin oglu Ali (Zeynelabidin) ve kadinlarla çocuklari çiplak develere bindirip kafile halinde Sam’da haber bekleyen Yezid’e götürdü. Ayni Simr’in 656’daki Siffin savasinda Ali’nin siasi (yandasi) olarak Muaviye’ye karsi çarpistigi bilinmektedir. (J.Welhausen, agy. s.114, dipnt.40) 4)Kerbala Olayi Üzerine Sii Görüsünün Elestirisi Hüseyin, Irak’a yaklasirken Küfe’de isyanin çökertildigi üzerine bir dolu uyari almisti. Dogrusu Sii tarihçileri, yolculuk sirasinda konaklama yerlerinden birinde ( Salebiye’de) Küfe’den korkunç haberi aldiktan sonra Hüseyin’in yanindaki yoldaslarini toplayip, kendilerini ölüm ve felaketin bekledigini, onlara anlatmis oldugunu kaydetmektedir.

Hüseyin, bu noktada Medine’ye geri döner ya da kendisine yapilmis olan Tayy kabilesinin daglik bölgedeki kalelerine siginmasi önerisini kabul edebilirdi. Bu hareket yollarini reddettigi gibi, Küfe’ye ve bir felakete dogru gitmekte israrli oldugu için kendisini hemen terketmelerini bildirmisti. M. Momen, bu konularda düsüncelerini belirttikten sonra, ayni sayfalarda Kerbala olayi ve Hüseyin’in büyük direnci, kendini kurban edisi üzerinde çagdas Sii tarihçilerinden S.H. M. Jafri’nin yorumundan, bazi ayrintilar geçmektedir. Jafri özetle sunlari söylüyor : “Açiktir ki Hüseyin, karsilasacagi tehlikelerin tamamiyla farkindaydi. Kafasinda Islam toplumunun bilincinde bir devrime neden olmayi planlamis ve bir stratejiye sahip bulunuyordu. Ayrica açik olan bir sey daha vardi; Hüseyin Hicaz’da kolay yapabilecegi bir askeri destegi örgütleme ve harekete geçirmeye çalismadi ve ne de mevcut herhangibir fiziksel gücü kendi çikari için kullanmayi denedi…Öyleyse Hüseyin’in kafasinda ne vardi?

Neden hala Küfe yönünde gidiyordu? Batili Islam tarihçiligi, bütün dikkati Kerbala olayinin hemen göze çarpan dissal görünüsü üzerinde toplamis ve Hüseyin’in kafasindaki çatismayi (ihtilafi) tartisarak içsel tarihi çözümlemeye asla ugrasmadigini göstermek dogrusu cansikicidir.... Oysa bir bütün olarak Kerbala olaylarini dikkatli bir arastirma ve analiz, Hüseyin’in baslangiçtan beri, Müslümanlarin dinsel bilinç ve anlayislarinda tam bir devrim, bir ihtilal yaratmayi planladigi gerçegini açiga çikarir. Hüseyin’in davranis ve eylemlerinin hepsi gösteriyor ki o, askeri güç ve kudret araciligiyla kazanilan bir zaferin daima geçici oldugu gerçeginin farkindaydi. Çünkü daha güçlü bir iktidar zaman içinde onu çökertebilir. Fakat aci çekme ve kurban vermeyle kazanilmis yengi ebedidir ve insan bilinci üzerinde silinmez izler birakir…” Gerçekte Jafri’nin düsündügü gibi, Hüseyin’in Mekke ve Medine halkindan askeri bir örgütlemesini saglayacak somut kosullar yoktu.

Kaynak : ALEVİ.com
115667 ziyaretçi (254289 klik)


Copyright © 2006 wptr Türkçeleştirme - Tema Yapımcısı- Kerem YILDIRIM

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol